İlim İle Amil

Şükran Eslem DAĞ

İlim 'kendin bilmek' ise, hani kendini bilenler nerdeler ?

Herkes kulağa konuşuyor, kimse yüreğe dokunmuyor.
İlmin hikmetini, manasıyla bilen nerde?
Sadakasını vermek için dahi olsa hizmetini yeterince eden nerde ?
 
Hangi mertebenin mevkinin peşinde,
dip düşünceli, aydın görüşlü kendine bilmiş alimler ? 
Acep şu çok bilenler olmasa,
az bilenler daha iyi yol almazlarmıydı?
Belki de çoktan dünya felaha ererdi?
Öyle ya çok ezber bilmek değil,
bildiğini hoş amel eylemekti makbulü..
Ne kolay unutuyoruz sağ sol defterini,
dünyevi hesaplara gömülüp,
rant davasına girmişken.
 
Hani ilim talibi abes konuşmaz,
ilmi amelinden yansırdı.
Tek yansıyan nutuk atarken,
zevkten parlayan gözleri..
Ahh ahir zamanın her şeyi bilen alimi, ebedi ikametgahından da haberin varmı?
 
İlm kapıları girildiğinde hemen herkese istediği boyutta açılan bir kapı değildir.
Nasibi kadar verir herkese..
İlmin hamili olmak ; izlerini taşıdığında, mayası tuttuğunda, ene eridiğin de, maneviyatın derin enginliğinde vücut bulunduğun da ancak kendi susup değerlerinin kavramları konuştuğunda gerçekleşir
 
Kulluk kül olmaktır; nefsini yakmakla, ezip ezip geçmekle, iyi olmaya doğru basamak çıktıkça gerçekleşir.
Kulluğun kılınması; bazı şeylerin ruhun kalıbına ve formatına oturmasıyla isim bulur kanıtlanmış olur.
Sakıncalı ve virüslü formatlar benliği istila ederse, insan oluşumunu tamamlayamacak acziyete düşer.
Ahlak değerinden kaybeder.
İlmi bütün kılan ise ahlaktır.
İlm sahibinde ahlak noksan ise,
kabuklu ancak içi boş  yemiş misalidir.
 
İlim kendine döndürmeli, başta kendi hatalarını gördürmeli, karşıya bakan gözünü, alıp şahsına çevirmeli ve kendi nefsini kayırmamayı öğretmeli.
Aksi ilim değil, istikbalde ceremesi ağır geçecek, sahibine ve topluma kaçınılmaz bir zulümdür.
 
Kim yapmacık şovlar sergileyip kibirden geriniyorsa, istişare rahmetini unutuverip, sanrılarını dayatıyorsa, ahlak abidesi misali topluma caka satıyorsa ehil oluşundan bahsetmesin!
 
Amel yoksa neylersin faydasız ilmi,
suküt edip oturulsa, eleştirilmez gayri,
kelam nimet olarak kullanılırsa, boş yere yorulunmaz da, dinlenilir hayli..
 
Haddini, yerini, seviyesini, kendini bilmiyorsa nefsine aşık demektir.
Etrafinda seveni olmayan, kurduğu sefil imparatorluğunun tek üyesidir.
Mütevazi takılır, kibirde boğularak ölürler.
Kimseye olmayan sevgi ve tahammüllerinden ötürü emek verip edindiği tek dostları dahi yoktur.
 
Yüklendikleri ilmin sefasını süreyim derken, eza ve cefasından bel doğrultamazlar.
 
Bilmezler ki ilmle hilm sahibi olunmaz.
Hilmin kapısı, haset ve kubur sahibine açılmaz.
Hakka yönelik doğru yollar da,
yalan dolanla yürünmez.
Samimiyetsiz tebessümlere iyi insanlar kanmaz. Riya ve gösteriş ile adaletsiz saltanat sürmez. Birilerini basamak yapanlar, asla dilediği menzile varmaz.
Hep yükselme isteği mevcuttur lakin maşukuna kavuşamadan, ansızın ölüm gelir, ömür biter ama alçalma çok hızlı ve kolay gerçekleşir.
Ve nihayet, alim de, amil de cahil de aynı mekana girecek,
rütbe caka ne varsa dışarda bırakarak.. 
Toprağın altına, en dip ve en aşağıda dünya da kaldıkları zamandan daha uzun kalacaklar. Hadi bakalım işte şimdi iyi olan kazansın!
 
 
 

Paylaş: