Bir zamanlar bayramda mutluluk kanatlanırdı

Şükran Eslem DAĞ

 

Mardin'de Kurban Bayramı sevinci

BİSMİLLÂH

Kavram ve değerlerin birbirine karıştığı şu garip zamanda, bir zamanlar benim his ve nazarımda çok güzel geçen bir günden bahsetmek istiyorum. İnsanların daha küçük şeylerle mutlu olduğu ve dini değerlerinin de hatır gönül kavramının da ne olduğunu daha iyi bildiği bir zamanda çocuktuk biz..

Sabahın ilk ışıklarıyla pencereyi açıp, kah cıvıldayan kuşlar eşliğinde, kah kar manzarası eşliğinde ciğerlerime dolan çocuk yüreğimi şenlendiren Ahh o bayramlar..Babalar atalar gelmeden evvel; özenle ütülenmiş hazır edilmiş bayramlıklar giyilir, günlerdir temizlikten geçirilmiş mis gibi kokan parıldayan eve son rötuşlarverilir, zilin çalmasıyla ve kapının açılmasıyla kalabalık bir ailenin heyecanla kıpırdaşan sırasında,merhamet kokan ebeveyn eli öpülür ve her zaman gerçekleşemeyen mükemmel bir şefkat duygusu olan sarılmalar gerçekleşir, milyarlara değişilmeyecek kadar kıymetli bayram kokan harçlık ve şekerler büyükler tarafından verilir ve hep birlikte bayram için hazırlanılmış özel ve yöresel lezzetlerle donatılmış  mükellef sofraların başına besmele ile geçilir hamd ile bitirilir. Hem Rabbimizin verdiği o özel ve özellikle çocuk kalplerini mutluluktan kanatlandıracak kadar muhteşem gün için, hem de verdiği mükemmel aromalar ve rayihalar barındıran sofraların başına birlikte oturabildiğimiz için..

Sonrasında bayrama hürmet ve gereklilik icabı, büyüklüğüne göre sıralanmış gidilen veya gelinen akraba ziyaretleri ve o gün mutlu bir kalabalığın sesinden daha güzeli aranmaz. Ne kadar kalabalık o kadar keyif, neşe, paylaşmak, hasret giderme, barışma ve mutlu tebessümlerin çokluğu demek.. Çocukların dışarıda ki eğlencesi de hayli güzel ve dorukta sanki o gün bütün güzel şeyler, mucizevi bir şekilde hepsi aynı anda mevcut olurlar. Tadına doyulmaz masum çocuk oyunları (erkek çocuklarının patlamalı oyunlarının sesleri sokağı kaplarken kız çocuklarının şen kahkahaları ve bütün güzel oyunları aynı gün en sevdiği arkadaşlarıyla birlikte oynayabilmek) , şeker toplamalar (sonra eve gelip hangimizin daha çok diye kardeş ve kuzenlerle birlikte saymak, Bir iki farkla üzülüp sevinebilecek kadar masumiyet kokmak), büyüklerin ellerini öpüp o şefkatli elleriyle baş okşama merasiminde sıraya girmek, arada şeker çikolata ve tatlıları fazla kaçırıp büyüklerden azar yerken bile üzülememe…  Kurban bayramı ise en kestirme anlatımıyla, sadece kendi nefsini değil konu komşu, ahbap, arkadaş veya hiç tanımadık bir sofraya tat katmak, şükre vesile olup tebessüm ettirebilmekti. Küslüğün rafa kalktığı musmutlu günler için ne kadar hamd edilse az olurdu.

Gece olur herkes yatağına tatlı bir yorgunluk, mutluluktan sakinleşmiş duygular ve yüzündeki tatlı tebessümle, yarın yine özel gün devam etmekte ve güzel şeyler yaşayacağım duygusuyla rahatlamış haletini uykunun kollarına bırakmaktaydı.

Bunları ballandırarak gülen gözlerle anlatırken, “ben çocukken bu anlattıklarının hiçbirini yaşamadım hatta bayramın ne olduğunu dahi büyüyünce öğrendim” diyerek gözlerimdeki parıltıyı yüzümde ki tebessümü gayri ihtiyari durduran sesin sahibi vicdanıma bir hayli dokunmuştu. Demek ki bayramın tadı tattırılmayan, kokusu hissettirilmeyen, sevinci yaşattırılmayan çocuklar nice imiş. Hem de anlamakta gecikmiş düzeltmekten biçare kalakalmışız zannımca.Bu özel ve Rablerinden armağan günleri, masum yüreklerden çalanlar, ellerinden bir çok şeyi gasp edenler veya küçümseyip itibarsızlaştırarak yaşamalarına engel koyanlar hesabını ödesin!.

Ve her güzel şeyin bir sonu var diyen tınısı bet sesleri haklı çıkarırcasına; biz büyüdük, büyükler yaşlandı, tuhaf zevkleri olan teknolojiyle arkadaş mutsuz çocukların nesli oluştu ve çağ değişirken bir şeylerin yeri hayat pazılında yanlış yere konuldu yada maalesef boş bırakıldı. Bunun hesabı kime sorulur onu bilemedim. Sanırım ömür payesini düşmanına satan saf ve uyuma modunda ki sadece adı Müslüman kalmış kişiler olabilir. Lakin yine de biz, artık maneviyatını, hissiyatını, tadını rayihasının içinde hissedemediğimizi, bilmiyormuş gibi yapmak kolayımıza mı gitmekte yada gerçekten bilmiyor muyuz? Bayramlarda cadde ve sokakların ebeveyn evlerinin tenhalaşıp tatil köylerinin kalabalıklaşmasını ve yeni nesile bayramların unutturulmasına ne demeli hiç bilemedim.

Bayramların tarihçesini bir bakalım belki nerde hata yaptık, pusulamızı nasıl kaybedip, yönümüzü nerde şaşırıp başkasının peşine ne sebeple takıldık ve değerlerimizi neden hızlıca kaybediyoruz belki anlamış bulunuruz inşallah.

Paylaş: